İlişkide heyecan azalması en sık karşılaşılan ilişki sorunudur.

İlişkide Heyecan Azalması

yazar:

kategori:

Bu yazıda ilişkiterapisi.com isimli sitemizin soru cevap bölümüne gelen bir soru üzerinde duracağız. Soru ilişkide heyecan azalması ile ilgili. İlişkide heyecan azalması, toplumda yaygın olarak görülen, hemen hemen birçok çiftin yaşayabileceği ortak problem olduğundan bu yazıyı okuyan herkesin cevaptan kendisi için bir şeyler çıkaracağını söyleyebiliriz. 

Sorulara verilen cevapların sadece bir yönlendirme olabileceğini bilmekte yarar var. Takipçiler şöyle bir beklenti içerisinde olabiliyorlar, ben bu soruya aldığım cevapla bu problemimi çözebilirim, ilişki problemimi aşabilirim. Eğer böyle bir beklenti oluyorsa sanal ortam üzerinden, soru cevap metoduyla sorunların çözülebilmesinin aslında çok kolay olmadığını hatta bazı problemler için hiç mümkün olmadığını söylemek lazım. 

Tüm İlişkilerde Heyecan Azalır mı?

İlişkide heyecan azalması durumu, işin çok iyi gittiği ilişkilerde, evliliklerde veya evlilik öncesi ilişkilerde bile karşılaşabildiğimiz durumlardır. Yani hiçbir problem yok, her şey tıkırında, aramızda hiç kavga olmuyor, birbirimizi çok iyi tanıyoruz, hobilerimiz birbirimizin aynısı, birbirimizin zıttı hiçbir fikrimiz yok. Yani böyle bir çift, en azından ben şimdiye kadar görmedim, teoride de olabileceği ile ilgili aslında şüphelerim var. Çünkü insan olmak aslında bazı noktalarda diğerinden ayrılmayı farklılaşmayı gerekli kılıyor. Her konuda hemfikir olan, her şeyden aynı zevki alan iki insan bulmak ve bu iki insanı bir araya getirmek herhalde dünyanın en zor belki imkânsız işlerinden bir tanesidir. 

Bir takipçi ilişkide heyecan azalması hakkında diyor ki: 

“Merhaba bir yıldır devam eden bir ilişkim var. Birbirimize çok saygı duyuyoruz, seviyoruz, seviyeliyiz. Nasip olursa evlenme niyetli bir görüşme bu ama bu ilişki garip bir hal aldı. Aramızda birbirimizi çeken şeyler tükendi gibi. Başından beri çok az görüşerek bu ilişkiyi devam ettirdik ve o kadar mesafeliyiz ki daha elimi bile tutmadı. Onu kaybetmek istemem çünkü gönlüm onunla ama bu durum nasıl çözülür bilmiyorum yani anlamıyorum tutku yok galiba. Nedir sorun bulamıyorum, onunla konuştuğumuzda senin olumsuz bakış açın diyor ama ben tek başına bunu kabul etmiyorum. Tamam zaman zaman kaybetme korkusu yaşıyorum ama ben bunu kabul ediyorum bu başka bir şey, şimdiden teşekkür ederim.”

Benim ilk baktığımda dikkatimi çeken birkaç nokta var. Birincisi, “birbirimizi çeken bir şeyler tükendi gibi” noktası, yani aslında ilişkide heyecan azaldı noktası burası. Ondan sonraki ilgi çekici olan yer “kaybetme korkusu yaşıyorum” dediği nokta.

Bu noktada biraz durmak lazım çünkü burada daha önceki yazılarda da ele aldığımız şemalar bu davranışlarımızı etkileyen, partnerimizle, eşimizle veya yakın arkadaşlarımızla ilişkilerimizi olumsuz olarak etkileyen uyum bozucu şemalarımızla ilgili bir durumdan bahsediliyor burada.

Bu soruda genel, aslında birçok ilişkide rastlanabilecek olan bazı durumlar da var. Örneğin “birbirimizi çeken bir şeyler tükendi gibi aramızda” diyor. Yani her şey en baştaki gibi gitmiyor. Bir yıldır devam eden bir ilişki imiş bu. Seviyeli ve evlilik amacıyla kurulan bir ilişki olduğundan bahsediyor. Ancak bu ilişkinin ciddiyet boyutu nedir, aileler işin içinde mi, yoksa sadece bir tanışıklık ama ilerde evlenmek istiyorum ben bu kişiyle boyutunda olan bir ilişki mi bu noktada ayrıntılı bilgi almak bence faydalı olurdu. 

Aramızdaki Sevgi Azaldı

İlişkilerde zaman zaman çiftlerin bir şeylerin eskisi gibi gitmediğinden şikâyet ettiklerine çok sık rastlayabiliyoruz. Ya da “aramızdaki sevgi yok oldu, azaldı” yakınmalarını duyabiliyoruz. Burada şunu vurgulamakta yarar var aslında. İlişki her zaman başladığı gibi ya da ilk tanıştığınız andaki gibi gitmez ve gitmek zorunda da değil.

Yani siz bir yemeğe ilk başladığınız zaman, bir açlık dürtüsüyle restoranın önünden geçerken, onun kokusu, reklam tabelasındaki görüntüsü bile size farklı şey hissettirebilir, belki tabağı bile yiyecekmişsiniz gibi hissedebilirsiniz o anda ama biraz yemekten tattıktan, yedikten, karnınız biraz doyduktan sonra daha farklı bir şey hissedersiniz. O yemekle aranızdaki şey devam ediyor tabi ki yine, o yemeği mesela yarıda bırakmıyorsunuz, yine iştahla yiyorsunuz ama o en aç olduğunuz noktadaki gibi gitmiyor iş. Sonra yine acıkıyorsunuz ve yine doyuyorsunuz. Sürekli bir iniş çıkış var. İlişkiler de bu örnekte olduğu gibidir aslında. 

İlişkilerdeki İniş Çıkışlar Normal mi?

Bu iyi mi kötü mü? Farklı bir tartışma konusu ama işin doğası, işin hakikati bu. Yani bu sadece bir ilişki için değil aslında, insanoğlu olarak dünyada karşılaştığımız, ilgi duyduğumuz, peşinde koştuğumuz, hep elde etmek için uğraştığımız şeylerin hazzı, bize yaşattıkları o mutluluk hissi onları elde ettikten sonrakinden farklıdır. Bu his bazı durumlarda tamamen tükenir, bazen de inişler ve çıkışlarla devam eder. Şunu sorabilir bir insan, madem böyle inişler olacak, hatta bazı durumlarda tamamen bu his yok olacak, ben neden bir ilişkiye başlayayım ki? 

Şöyle hayal edin: İlişkinin en sonunda yaşama ihtimaliniz olan bıkkınlığı en başta yaşıyorsunuz. O zaman bu ilişkiye hiç başlayamazsınız ki. Nasıl olsa bu ilişki kötü bir hale gelecek, nasıl olsa birbirimizden bıkacağız şeklinde düşünmek karamsar bir düşünme şeklidir. Karamsar bir bakış açısıyla en sonda yaşama ihtimaliniz olan olumsuz bir hissi kendinize referans noktası alırsanız ilişki hiçbir zaman başlamaz. Başlasa bile karamsar bakış açısının etkisiyle kötü bir şekilde devam eder. Hiçbir zaman gerçek yaşam olaylarından gerçek hazları alamazsınız. Karşınızdaki insanın gözlerine baktığınız zaman sizi rahatlatan, mutlu ve tam hissettiren duyguları yaşayamazsınız.

Ama ilişkilerde iniş ve çıkışların olduğunu en başından kabul ederseniz gerçek hazlara yaklaşabilirsiniz. Yaşamınızdaki anları değerlendirebilirsiniz. Bir çocuğun yetişirken ki duygularımıza benzetebiliriz aslında bunu. İlk doğduğu dönemde, bebeklik döneminde anne babanın içinde oluşan sevgi farklı, ilk adımını attığındaki sevgi farklı, ilk kelimelerini söylediğinde hissedilen sevgi farklı, okula başladığında farklı, askere gittiğinde farklı, geldiğinde farklı, evlendiğinde farklı, gelinlik giydiğinde farklı, birisiyle tanıştığında farklı, çocuğu olduğunda farklı… Yani her bir durumun birbirinden ayrı mutluluk derecesi var. Bu duyguları birbiriyle kıyaslamak yapılabilecek en büyük yanlış. Dolayısıyla ilişkinin ilk zamanlarındaki hislerinizi ilişkinin ilerleyen dönemlerindeki hislerinizle kıyaslamak çok yanlış. 

İlişkinin Rutinleşmesi Normal mi?

Peki ilişkilerin rutinleştiği zamanlar olmuyor mu? Oluyor. Bu da normal mi? Önce ilişkilerin biteviye noktaya yani rutinleşmeye, “acaba aramızda bir şeyler tükendi mi” noktasına getiren şeyin ne olduğuna bakalım. Bireysel hayatımızdaki bazı sıradanlıklar, alışkanlıklar bizi artık yormaya başladıysa, bu durum ister istemez ilişkimize de yansıyor. Yani eğer kendi kariyer noktanızdan, bulunduğunuz yerden, kurduğunuz ilişkilerden, kişisel gelişiminizden, manevi durumunuzdan, aile ilişkilerinizden duyduğunuz bir mutsuzluğunuz varsa bunun işinize, eşinize yansımaması çok zor. Aile hayatınıza, çocuklarınıza yansımaması çok zor. Bu nedenle şunu rahatlıkla söyleyebiliriz: Kişilerin kendilerine yaptıkları yatırım aslında evliliklerine, ilişkilerine yaptıkları yatırımdır bir anlamda. 

Sorudaki ikinci noktaya gelince yani kaybetme korkusu hissediyorum dediği nokta. Yine sitemizde yer alan başka bir yazıda terk edilme şemasından bahsetmiştik. Kaybetme korkusu tam da terkedilme şeması ile ilgili olan bir korkudur. Kısaca hatırlayacak olursak terkedilme şemasının ne anlama geldiğini:

İlişki içerisinde olduğu insanların bir gün, muhakkak ölerek, ayrılarak, onu terk ederek, bir şekilde ortadan kaybolacağına dair bir hissin kişide olması şeklinde tanımlamıştık terkedilme şemasını. 

Bu takipçimiz eğer gerçekten içinde bu ilişki bir gün eninde sonunda muhakkak bitecek yani onunla böyle sonuna kadar gittiğim bir hayal kuramıyorum, sanki beni bir yerde bırakacak terk edecekmiş gibi bir his var benim içimde şeklinde hissediyorsa; işte burada şema yaşantısı olduğundan bahsedebiliriz.

İlişkide Heyecan Azaldıysa Ne Yapmalıyım?

Bu noktada ne yapmak lazım? Benim tavsiyem şu: Eğer ciddi bir ilişki olduğundan bahsediyor ve evlenmeyi de düşünüyorsa bence partneriyle birlikte şema odaklı çalışan bir ilişki terapistinden psikoterapi desteği alabilir. Böyle bir imkân yoksa veya birlikte olduğu kişi bunu kabul etmiyorsa, tek başına da bu yardımdan yararlanabilir. Bu noktada özellikle şema odaklı bir terapinin faydalı olabileceğini söyleyebiliriz. 


Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir